21 Mayıs 2018 Pazartesi


24 saat sınırlanmış hayatın ilk fragmanı sanki. ölüm bir sonraki sahne .kimine göre kurtuluş kimine göre yeni bir hayat kimine daha çok kaybediş. ardımızda kalan herbir canlı bizim elimiz kolumuz parçamız gözümüz kulağımız. kimisi kalbimiz kimisi ellerimiz. kimiside sırtımızdaki ince yük. herseye ragmen hepsi bir bütün olup hayatımıza koyulan ayrıntılar. zaman kavramına sıgdırılmıs ince çizgiler. punto yazılı çizgiler kökten kalan hiç gitmeyen öylece hayatımızın heranında var olan güzel bir duygu . kimine görede boşluk ve karanlık arasındaki yanılsama duygusu.her seye ragmen bir daire içine sıgdırılmıs  karmasa evreni .zaman insana verilen daire içindeki karmasa ve kaosun bir döngüsü.yabancı duygularımızın sayılara dönüşmüş bir gerçeği. en çok geceye yaşar ruhu insanın zamanda . gündüzleri kıyamaz gözlerinde gündoğumuna . sayıların içindeki ruhu da barındırır her bir zaman ve duygu birleşimi. kimisi sekiz misali sonsunsuzluğa açılır kimisi iki harfli sayı olup kendisini tamamlamak yerine karsıdaki sayıya deng gelir.bazılarıda son zamanın saniyeleri gibidir . heycan ve bir o kadar mutluluk verir.ama bazı sayılar vardır ki zamana bile sığamaz hep bir sayıya destek olmak dısında kendini tüketir .insanın kendisini tüketmesi misali .kısacası zaman herşeye bir anlam verir bir o kadar da çalar parça parça.hergün ölüme yakın uyanırsın ve bir o kadar zamana hayat katarcasına yaşarsın. ağlarsın gülersin susarsın bazen dalarsın bazen öylece etrafı izlersin.şehir akar insanlar akar gece akar öylece izlersin kalabalığı.kimi mutluluğunu bekler kimi ölümünü kimi büyümeyi kimi küçülüp çoçuk olmayı bazılarıda vardır ki kördür sadece aydınlığa inanıp sıyahın güzelliğini yok eder ve öylece bekler . bazıları mutluluğu paylaşmayı bekler bazılarıda savrulan seylerde bulur kendini. hiç olmamış gibi yeniden uyanır her yeni bir güne . bazılarıda yenı bir hayatı taşır bedenınde .sıfatına sıfat katar. kadına anne erkeğe babalık denen seyi katar.bazısı uzaktan izler 2 çift elin karısıp  aşka tutulmasını. bazılarıda mutlu olsun diye kendinden vazgeçer tüketir öldürür ruhunu kanatır ellerinide cam kırıklarına ragmen aglamaz yarası anlasılmasın diye. bazıları cesurca sever koşar savaşır yara alır sürünür kırılır kırar ama korkmadan yürür. bazılarıda vardır ki elinden seni alır sevgiside yetmez ayakta durmaya savastırır siper eder senı kendıne öyle hırpalar kırar yok ederki sanırsın körlük bu. bazıları vardır 1 eve sığamaz kendi hayatına  mühürlüdür başka hayatlara yönelemez . bazı hayatlar vardır çevresi doludur o bilmez senın gibi göremez hatda düşünemez anlar onun hayatındaki herşeyi bazen susar bazen  çevresi yok olmasın dıye kendını yok eder.bazılarıda kendını sevdiremez baskasına kendısıne . baskası vardır onu sever ama kanından olan her detay istemez. canın acır susarsın ama en güzeli mucizeler içinde gelen o güzel seylerde vardır. bu bazıları şarkıya karısık bazıları şiire duşer bazıları rakıya sek gider bazıları yarım kalır ama yaşar çiçekte suda. içinde büyütür o mucizeleri. yaşar yaşatır . kimisi vardır uzaktan izletir aşkı . gözlerin bir bütün hayata dalar gider. tek doğar tek yaşar tek ölür korkar baska hayata karışmaya savaşmaya sevmeye hatda bazen ona ruh olmaya. kimileri de varki aşkı öyle bir yaşarki balonlardan gemiler yapar alır kaçırır kendini yeni dünyaya . bazılarıda gitmeyi kafasına koyar uzaktan izlemek için hayatı. zaman bazılarına bazı bazı böyle akar. ama en kötüsü zaman zaman ayırdıklarına kıyarsa ellerinde sadece tutacagın anılar kalır. bazıları can yakar sırtına yük olur.gitmez kırılmıs kristal misali batar ruhuna.razı olduklarımızla sınar ve bizi tüketir.denedikçe daha çok tüketir batırır. sen deniz olursun o fırtına sen çöl olursun o sana çatlar.sen çiçek olursun seni arılara bırakır .sen ağaç olursun seni toprakda unutur. sen taş olursun içine oturur. sen neysen sana öyle dokunur. zaman bizi tükettikçe biz kendimizi harcarız. kısacası vazgeçilmiş zamanlar bazılarının bizden çaldığı en büyük güzelliklerdir. zaman kimine uzaktan izletir birleşimleri kiminede çaldırır en güzel mucizeleri
bazılarıda vazgeçer zaman için .işte o zaman başlar insanın zamanı kendine ve ölümüne 

9 Eylül 2017 Cumartesi










Bir şarkıda kayboluyor zaman. bazen eski anıları yad ettiriyor zamana. deliligin 
tarihçesine göz atmak kadar saçma ve asil . sürçilisan eden kelimeleri yok saymak kadar kimsesizdir insanın ruhu. ve kayboluşlar kadar güzeldir saniyeleri boğmakda cabası olsa gerek. ve insanların içinde kaybolmak kadar ölüye dönen bedenlerimizi tiyatro biletlerine satıyoruz. sahnesi belli olmayan oyunlara rol kapıyoruz. bazen bir sokagın cocugu bazen bir adamın kadını bazen bir annenı feryadı oluyoruz. şehirlerde ölüyoruz topragın lekesini unutuyoruz.kalp kırıklıkları fiş misali yazılıyor kadere. dar vakitlere atıyoruz sevmeleri. bazen bir kalabalıkta bazen bir kagıt parcasında dibe cöken yanlarımızı bulmaya calısıyoruz. aht edip küfürler savuruyoruz. sigarayla meye  gidiveriyor elimiz. sevdigimizi cekinerek söylüyoruz.1 sanıye sonrası olmayan ömre sonsuzluk simgesi yapıstırıp kandırıyoruz ruhumuzu. agladıgımız her seye lanet okuyoruz. gidenlere bela okuyoruz. gelenlere ihanetler saçıyoruz. bazen bir anneyi kaybetmek oluyor cümleler. bazen bir yabancı koynunda tanıdık kokuları arıyoruz.kelimeleri kalabalıklara saçıyoruz. susarak çıglık atıyoruz. bizi biz yapan dogayı tanrıların yoklugu ile sınıyoruz.delilikse deliliği ayıplıyoruz. gülmeyi az zamana karıstırıyoruz. hayallerimizi balondan bankalara koyup gök kubbeye el sallıyoruz. biz yanlızlasmaya meyilli olmaya meraklanıyoruz.bizi biz yapan herseye küfürlerle sarmalanıyoruz. tütün misali yakılıyor gözyaşlarımız.4 duvar odalarda ütopyalarımızı koca bir atlantise sıgdıramıyoruz. dünya dönüyorda şehrin ışıkları sönünce yaşıyoruz askın en çıplak halini. kaçıyoruz her bir an gecmişten tozlardan. kalbimizede ihanet ediyoruz bir nargile dumanı altında yanan  feneri göremeyip karanlıgı keyfe atıyoruz. biz evrendeki bencilliği yasıyoruz .anason kokuları içinde yaşıyoruz masada olmayanları.bir sazasöze yanılıyoruz satıyouz aşkı evveli. aglamak kar olsun diye harcıyoruz en güzel yaşları. hayalleri savurarak biliyoruz keskenın gereksizliğini. konusanlara özeniyoruz .susanlara inat isyanları yasıyoruz gecenın hükmüne .yazarken aglamaksa utanıyoruz. uzakdakileri özleyip zamanı sayıyoruz.kime benzedigini bilmeden yasayan insanların içinde savasıyoruz. terk edilen herseyi avucumuza alıyoruz şükürsüz ömüre. bir köşe klarnet sesinde sabalıyoruz bazen. şarap tadında yasıyoruz kafalarımızı. dar vakti geceye sıgdırıcak kadar seviyoruz kimini. ve kaybolup gidiyoruz bir adamın kollarında bazende bir kadının gözlerinde . gökyüzünde yagan yagmurun tadını degıl karanlıgından yakınıyoruz. biz yagmur sonrası kokuları şişelere atıp cam kenarı keyifleride siliyoruz. özlemeyi özlemeden sevmeye cesaret ediyoruz. bu hikaye bilinmeyen bir insanın gökyüzünden kayan yıldızı.......

19 Aralık 2016 Pazartesi

Kış

  
Bir adam sevdim kolları kollarıma uzak. beni rüzgarlara savurdu her bir parçada.kar taneleri kapladı parçlarımı önce gözlerim öldü .sonra kıs güzelliği örttü en gerçek güzelliklerimi. ben sana sarılmaya çalıştıkça uçurumlara ittiğin soğuk kar taneleri gibi kaldım .en masum anason kokulu bardaklarda örttüğüm gözyaşlarımı sen görmeden döktüm hayatıma .dilim dilim kaldım avuçlarında. kış güzelliği kaplarken bizi ben kendi gökyüzümde uykuyla öldüm.aynalarda çürüyen hayallerimi sana anlatamadım.sen ben hergün gittin ben hergün bir parça kış oldum
kar beyazı hayallerimi de alıp atlı karıncalarla bir çorak toprağa düştüm.üşüdükçe kurudum kurudukça yandım.sen eksiktin bana ben sana fazla.özendiğim mutluluklar serileri oldu.bir masalın başkahramanı gibiydin ama sonunda olmayan bir masalın kahramanı oldun.yarım kalmıslıklarımı sana anlattım sen kör misali sopalar uzattın ellerime.seni sevmeyi yasak ettim şimdi kar tanelerine ve sonsuz cümlelerin tılsımlı güzelliklerinde avuttum kendimi.ben hergün kurudum seni yasarken öldüm.sen bana yarım kalmıslıklarımı hatırlatan oldun.kuşların kanatlarında geldin dünyama hangi yere sığınsam kayboldum sende.bazen bir fincan kahvede dindirdim olmayan sevgini.bazen bana sarılmadığın her an için bir dolu yastıklara sardım kollarımı. acı çekerek düştüm avuçlarına .katilim oldun .canımı yaka yaka seni yasamayı öğrettin.sığınalası sokaklarım olan kollarını bana uzak hudutlarla sundun.bir kafese attında kanatlarımı bedenimi kopardın hayattan. seni sevebilmeyi ne çok isterdim.özgürce
seni kimse yapmadan  tanımak isterdim.ruhumu sana geçirip yeni bir gezegen olmak isterdim.sen yanlızlıklarımıda kattın kanatlarına uçup gittin kış güzelliklerine
kar taneleri gibi.
içimden ellerinle kopardın her bir parçamı.ellerin kan olduğu halde tutdum son bir güçle.seni sevmeyi istedim.sen hep kaçan adam rolünü yükledin kendine ben yanan sigara misali bir dal tütün .içine çekemedin de sakladın hep kızgınlıklarına.sen hep bana uzak sevgili masallarını yasattın ben kaybolan prenses .kendi dünyamı sana adayan bir yalan mutluluk krallığı kurdum.gerçeklerimi yakıp attın savurdun şehrin gökyüzüne.sana sığınamadığım her an sokak denilen vefasız karanlığa anlattım ben seni.bazen boyalarıma aktın bazen içime.tenin kadar yakın ol istedim sevgimede.ben savaşımı kaybettim seninle .istedimki bir istanbulun olayım bir hayalinin baş kahramanı.sen bana çok şeyi öyle çok gördün ki ne seni yasamaya zamanım kaldı ne artık üzülmeye.çıkıp gitmek istedim kuşların kanatlarında uzak bir kuytu köşeye.seni kırıp geçirip yok etmek istedim savurup dökmek ellerimi sen gibi  bulayamadım bu yasağa kalbimi söktüm sessiz çığlıklarla sen yine sevmedin.ben sen meseleri değilde bunlar biz olmak istedim.herkes gibi sevgilisine delice sarılan insan rolüne bürünmek istedim.sen bana zor roller dağıttın ellerini çekemediğim zamanlarım da kışı yasattın
neyi eksik tuttum ki bir parça eksik geldin bana .suçladığım dünya oldu
sığınamadığım adam rolünü yasatıyorsun dünyama yabancı don kişot beni savuruyorsun kar tanelerine.özenilesi mutlulukları artık aramıyorum sormuyorum.yerim olmadığı hayallerine girmeye savaşıcak gücüm de kalmadı.acıdığın gözyaşlarıma da acıma şehir en güzel kışa ait olurmus.sen bana soğuk kış taneleri gibisin
en güzel bana bu şekilde yakışıyorsun
üşümüş bir bedene sahibim.ve sadece sen artık ölü bir kalbe sahipsin sen beni savurduğun gökyüzünde ara.
şehrinde sokağında içinde arama.
ben kar taneleri içinde  avuçlarına çoktan düştüm
bir anason kokusunda kayboldum
bir gözyasında eridim
bir rüyanda öldüm
sokağında kayboldum
kışı bana en güzel sen yasattın

10 Kasım 2016 Perşembe

körlüğün abidesi


hayatı koklamak lazım arada .tadına tuzuna bakmak lazım .çalkalayıp dibimize çökenleri atıp sonsuzluğa bir aslan sütüne rakkas etmeliyiz.Gün ağarmadan sokaklardan bir selam sabah alıp kendimize yeni bir gökyüzü edinmeliyiz. koklamalıyız çam kokulu bir kuşluk sabahını. kuşların kanatlarına yüklemeliyiz en deli hüzünleri. bencilce sövüp kırık döküp yeniden şüküre meyletmeliyiz. bir zamanı öldürüp diğer zamanı avuçlarımızda güneşin eteklerine inci etmeliyiz.yasamın tadını en iyi sabah koklamalıyız bir bardak demli çayda takas etmeliyiz uykuyu ve bir boğazdan geçerken el sallamalıyız yedi tepeli dünyaya.bulutların arasında hayal kuran çoçukları alıp uçurtmalarla en güzel masallara vicdanla yıkanmıs kalemlere teslim etmeliyiz.adalet kavramını hümanizma dediğimiz dünyalık terimin içine şöyle bir  tinersiz boyasız zımbalar dolusu kağıtlarla anlatmalıyız alemlere.bir ressamın gözünden bakmalıyız hayata neresi maviydi demeden bir yeşillik daha çizmeliyiz tam su köşeye.yeniden sarılmalıyız insanlara kedilere kahvelere. bir kış akşamı üşüyüp sarılmalıyız sevgilimize yada hiç tanımadığımız o kardan adama .beyaz perili masalların curcunalı hayatların içinde biz olabilmeliyiz. top düşen topraklara barısı aşılamalı savası karanlık siyaha atmamalıyız zira siyah tüm rengleri alırmıs içine.bir kelebeğin kanadına binmeli ve o hiç bilmediğimiz sokaklarda gezip elde bir tütün aslan sütü birde sevgili değme keyfine.bugün yeniden doğmalıyız herşeye. hayat ağaçların dalından bakmalı kurudukça yeşermeliyiz. ve herşeye rağmen ne olursa olsun ellerimizi kendi vicdan kalemize koymalı savaşımızı aynalara vermeliyiz. biz biraz kitap okuyup bazen sefillerin  bas kahramanı olabilmeli bazen nazımın verasında askı yasayan o kadın olmalıyız. cin alileri sokağa çıkarmalıyız. köşe bası abilerin tesbihleri ellerine bir şükür nidası da bizden gelmeli.yanlız insanların ellerinden tutup yırtık bereli hayatların içinden de bir masal çıkarmalıyz. bir genç kızı bir delikanlıya sevdanın rengini anlatmalıyız . bir fridanın  acısını yasayıp aska küsen gönülleri bir kırk yıl hatırı olan kahve tadında sohbetler vermeliyiz.eski bir radyoda bir klarnet sızısı yüreğimize oturmalı
ve yeniden aslan sütüne bir buz atıp
nazar boncuğu süslü ağaçlara
en kötü günümüz böyle olsun demeliyiz
hayatı görebilmeyi kör bir insanın rengli dünyasından denemeliyiz
herşeye ve herkese rağmen
en büyük 
gökyüzünü 
en güzel yıldızlara armağan etmeliyiz
sevmeli
sevilmeliyiz

21 Ekim 2016 Cuma

kırgın melek


Beni anladın zaten en dayanılmaz acı buydu sen beni anladın anladığın halde canımı yaktın.fridamın acısı ile aynı acıya sahibim.anlayarak kırdın kaburgalarımı.hayallerimin içinde yasayan adam.bu bir propaganda aşkta.sarılmayarak kırdın kaburgalarımı .sırtını dönerek yasadın sen uykularını.ve en acısıda severek parçala isterdim beni.dikenlerinle iğneledin hayatımın en masum anlarını.yüzümü okşamaya gitmezdi elin ama dilin yakardı ruhumun acısını.sen beni tüketerek severdin.gözleri gözlerime yabancı bakan adam.dünyada milyarca insan içinden beni vurup yaralamaya doyamayan insan.geceleri uykularıma ortak olamıyacak kadar yorgundun sen.ben mucizleri kelebek kanatlarına sığdıracak kadar cesur.aslında sen yağmurdan sonraki toprak kokusu gibiydin. mucize misali ellerinle hayatımı savurucak kadarda sezardın.beyaz hayallerimi bana kısıtlatıcak kadarda acımasızca sevdin.sen beni zor bir savaşta sevdin. orduların yoktu atın yoktu mızrağın yoktu .sen en büyük cahilliğim oldun hayata karsı.seni sevmenin en güzel yanlarını sığdırsam hani gözyaşlarıma kızardın. ben üzülünce ağlardım .içimin biryerinde acılarımı tazeleyen adam.sen bilmezsin saçlarımı senin uğruna savurdum makaslara .rimellerim gözlerime fazlalık geldi bugünde.bana günden güne yanlızlaşmayı öğretiyorsun. bazen git diyorsun.ellerinle kapının yolunu  durağı sokağı adresi savuruyorsun hayatıma.sen ellerini ellerime haram kılarak seviyorsun beni.deniz kokan bir kaç akşam sırtını döndün bana .dört duvar bir odada kendimi parçaladım ben.savurup duvarlarda acımı yine o soğuk yatakda uyudum.en kötüsü ise beyaz bir çarsafta gözyaşlarımı bıraktım.içim acıdı.bir izmarit misali yandım ben .hangi ciğerde öldüm bilinmez ama çok acıdım.sen bana yabancı uyudun. sakındım senı kendımden .suratımı düşürdüm deniz dalgalarına.ve çok şey aldı götürdü o deniz benden.unutsamda içim acıdı.ben hep yanlız uyudum küçük bir kız çoçuğu ikende.alışık olmadığım duygu değildi hani.dünyaları istemedim oysa senden.sen sarıl diye uyumus gibi yatdım .yalancı huzura yer açtım kalbimin en derin noktasına .sen bilmessin ama ben o gece sessiz ağladım.sen kaçınçı uyku denilen lafa mühürlenmişken  ben o gün yitirdim işte o büyük masal hayalleri.garibine gidecek ama ben seni artık yasamaya korkar oldum adam. ruhuma sindirmeye sevmeye ve daha fazlasına .sessizliğimin esiri oluyorum. uyumadım bu gece de ve ağladım. acınası halime gülecek kadar ayna oldum kendime . ben seni imkansızlıklar içinde dualarıma sığdırdım.seni bir kadın sevemedim ki .küçük kız çoçuğu gibi sevdim.gökyüzüne saçtım avuçlarıma mucizler yağdıran insan.şekerden hayallerimi eritip içimi yakan adam. sana daha çok sarılsam geçermiydi yasayamadıklarının acısı. ben seni bir rüyada tanıdım .sen bana bir gece de sırtını dönüp uyudun.küs denilen hecesi lafı mühürledin deniz kokan şehre.balkonda bir sigara yakmıstık ve sen bana kaybettiğin her bir seyi anlatmıstın .içim erirken. bende  artık senden farksız değilmişim bunu anladım. en kötüsü de kalbim parça parça ruhuma batıyo.anason kokularına sarılıp yasıyorum dört odalı bir hayali.sek mi yasayalım buzlu mu olsun bu hikaye yada hangisi sarsın bizi bu kadar acıtan şey varken.sen beni parça parça ederken ben kendmi sarmaktan yoruluyorum.sen kendini hayatına esir ederken ben kendimi savuruyorum herşeye herkese .zamanın esiri ediyorum kalbimi dindiren adamın ruhunu. sen bana kaç kez daha sırtını döneceksin diye korkuyorum.sahi dönermisin yine bana yüzünü bir karanlık odada.
kravatlı adam sen kanatlarını benden çeksende acımaz artık.ben koptuğum rahme yabancıyım .kendime yabancıyım.kalbime kırgınım
kollarına kırgınım sana kırgınım.bir duble içsekde geçmez.zaten hayalimi de savurdun gecelere varsın olsun sarılma
ben yine rimellerimi akıtırım
gecelere
sen uyurken .

14 Ekim 2016 Cuma

PANAYIR


YALANLAR

       Şarkıların içinde gizlenen küçük kız çoçuğuyum. atlıkarıncalar dönme dolaplar
erimeyen şekerler sayılamayacak kadar kuşlar balonlar gökyüzü.Küçük bir masal prensesinin kalesi bu masal hikayesi.Rüyalarda mutlu olan  bir kız çoçuğunun ütopyası aslında .Ütopya demişken sizin dünyanızda kaç savaşın yenilgisi var.Masallarınız yarım kaldı mı hiç.Uzak ülkelerdeki gökyüzü de aynımı.? Gece her yerde gecemi.Gökten yağan bombalar kaç insanın hayallerini yok etmiştir.Aşk denen illeti mahkum bizi hangi uzak zindan misali kalelere hapsetmiştir ?Sahi atlı karıncalar durdu mu şehirlerde ? Panayırdan bozma hüzünler ile kaç umut gökyüzüne bir dönme dolapta savruldu? Hani o erimeyen şekerler var ya kaç gün içimizi eriten hüzünlere yem oldu.Mutluluk kalesi korku kalesi aşk kalesi siz hangi kalede kendinizi hapisetecek kadar cesur oldunuz ?Sessizce gökyüzüne bakıp kaç balonu kaçırdınız elinizden ?Palyaçolara sarılıp insanlar neden sevgiyi tüketiyor dedinizmi? Şimdi yine yıldız kayacak atlıkarıncaya dilek tutulup umud denen vaadsi saflığa hapisolucak.Dünyanın panayırı sonsuz evren seni de itaatkar eden nedir geceye?Sende mi ayın ışığına aldanıp yıldızlarını sunarsın evrene?saçlarını savurup güneşe gündüzü geceye haram mı kılarsın.yüreğin dara düşşe hangi meye atılırsın korkusuzca.toprağı ıslatınca huzur veren kokuyu hangi atlıkarıncaya yükler gökyüzüne savurursun .samanyolundaki hangi yıldıza aşıksın sen ? tüm bunlar içinde sen hangi panayırın hayallerini yasatırsın geceleri yıldızlara? ve her anason damlasında toprağı kokan bir dünyanın  panayırlarını hangi bir huzura boğarsında biz yine sürgün denilen şeye hapsoluruz içimizde .Masalların da mutlu son denen süslü yalana inandırılmak zorunda kalırmısın . hatda daha da hatsizlik yapıp sonsuza kadar mutlu olmuslar cümlesini atlıkarıncalara etiket yaparmısın .beyaz yalanlara kandırılmayı küçük yastan öğretirler de en güzeli gülersin ya küçük kız çoçukları böyle böyle savurur kendini hayallerinde işte.sonsuza kadar mutlu olmuslar sözde panayırda sözde atlıkarıncada .....

5 Mart 2016 Cumartesi

MUCİZELER

 Hayatınızı değiştiren mucize anlardan birini yasadınızmı? bir film bir kitap yada bir fotoğraf hangisi sizin yolunuza düştü.Karanlık içinde görmeyi bekleyen iki gözün hikayesini izlerken kendi aydınlığınız avuçların içlerinde olduğunu farkettiniz mi? Aşkı hiç tanımadan bir ömür  geçiren bir bedene hayretle bakarken elinizdeki aşkın yüce ilahiden büyük bir nimet olduğuna varmak .dudaklarınıza sizden başka dokunan bir dudak olmaması varken dudaklarınızı başka hayallere yem yapıp ruhunuzu derin kör bir saydamlığa ittinizmi.harflerin arasında dolanırken kabartmalı noktaların üstünden atlayıp yok sayıp ellerinizi yeni harflere attınızmı.derin dip bir kuyunun içindeyken çığlıklar atarken yanıbaşınızdan geçen hafizası silgi olan bir insana ben kimim diye sorabilme cesurluğuna erdinizmi.henüz sekiz yasındayken suyun içinde boğulmaktan korkup tozlu yataklarda çoçukluğunuzu kirlettinizmi.etrafınızdaki herkesten kaçıp boynunuza dolanan çan sesleri ile insanlara seslendinizmi.Ama olan duygularınıza bir dua dileyip ellerinizi gökyüzüne savururken gazabın ateşinde yandınızmı.solan çiçekler misali engelsizce güneşe teslim oldunuzmu.sığ bir gökyüzünde engin bulutlara dokundunuzmu.karanlık kalbin içindeyken bastonlara muhtaç olup düştünüzmü tepeleme gözyaşı denen havuza.yaz yağmurlarında ıslanırken gül kokularını yitirdinizmi.size adınızla seslenen herkese ellerinizle cevaplar verip hiç gülmeyen yüzlere umud oldunuzmu.suratınızı parçalayan tokatlara inat mutlu olup koştunuzmu çorak topraklarda.kaybolup kendinizi yeniden buldunuzmu.herşeye inat öğrenirken her bir duyguyu yasamak istedinizmi sonsuzluğu.ilahi adaletin huzuruna kaçıp kendinizi meşk ile aradınızmı hak huzurunda.abu hayatın sonsuz pınarlarında süzülüp bir yasama daha umut olabildinizmi.meylerin arasında buz misali beyaz rengine parlaklık verip kalbe dokundunuzmu.avuçlarınızı kanatan her duyguya şükür edip az ile yetinenden olmaktan ne bedeller ödediniz.bir musiki misali kulaklara hitap edip kendinizi bir adada at arabası üzerinde piponuz ile hayal ettinizmi.baharın her gelişinde saçlarınıza çiçekler takıp koştunuzmu güneşin değdiği heryerde.muzicelere inanıp ağaçlardan sepet sepet huzur topladınızmı. burnunuza gelen o yanık mutluluk kokusunu kokladınızmı. cam kenarındaki bir kediyi izlerken dünyaya bir tekirin gözlerinden bakabilme arzusuna erdinizmi.dualarınızda tanrıyı anarken herkese dilekler arzular saçtınız mı? yüzüne çzigiler düşmüş bir insana aklarının hatırası nedenlerini sordunuzmu.bir sigara yakıp kendinizi olmamaışlık denen mucizeye sürükledinizmi.
    mucizeleri araken başkalarına mucize oldunuzmu.?.....